9 bin 482 anaokulu kapasitesi olan bir eğitim sistemine sahibiz
Okul öncesi eğitimdeki süreç ve başlatılan ücretsiz yemek uygulaması ile ilgili yöneltilen soruya yanıt veren Bakan Özer, okul öncesi eğitimin kritik bir kademe olduğuna işaret ederek dünyada sadece eğitimde fırsat eşitliği değil insan kaynağının kalitesini artırma bağlamında da çok önem verilen bir kademede bulunduğunu kaydetti. Özer, "Çünkü 0-6 yaş grubu beynin gelişmesi açısından çok kritik. Okul öncesi eğitimine gidip devam eden bir bireyin eğitimde ve istihdamda kalma süresi okul öncesi eğitime devam etmeyen bireye göre çok daha yüksek. Bu ne demektir? Çok daha sağlıklı bireyler, eğitimde istihdamda ülkesinin gelişmesine çok daha katkı veren bireyler yetişiyor. Dolayısıyla okul öncesi eğitim, diğer eğitim kademelerine göre aslında yatırım maliyeti minimum ama uzun vadeli getirisi en yüksek olan eğitim kademesine karşılık geliyor." diye konuştu.
Göreve geldiğinde okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranlarının yüzde 65, 3 ve 4 yaştaki okullaşma oranlarının ise çok daha düşük olduğunu anlatan Bakan Özer, "Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde Türkiye'de 3 bin yeni anaokulu yapmak için yola çıktık. Yani o projeyi başlattığınız zaman Türkiye'deki anaokulu sayısı 2 bin 782'ydi. Gelinen noktada bir buçuk yıl gibi kısa sürede 6 bin 700 yeni anaokulu kapasitesi ürettik. Şu an itibarıyla 9 bin 482 anaokulu kapasitesi olan bir eğitim sistemine sahibiz. Okul öncesi eğitimle ilgili sorun da böylece çözülmüş oldu." dedi.
Okul öncesi eğitime ilişkin verilerden söz eden Bakan Özer, şöyle devam etti: 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 65'ten yüzde 99.86'ya ulaştı. Bu bir rekordur. Yani ilkokul, ortaokul ve lise zorunlu olmasına rağmen oradaki okullaşma oranları bu kadar yüksek değil. Yani zorunlu olmamasına rağmen 5 yaştaki okullaşma oranını bu noktalara getirebilmek, gerçekten büyük bir emek ve çaba gerektiriyordu. Bu vesileyle saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi'ye de çok teşekkür ederim. Tabii, bunu sürdürülebilir kılmakla ilgili çaba sarf ediyoruz. Öncelikle ne yaptık? Birinci adım olarak 6 Şubat tarihi itibarıyla, yani ikinci dönemin başladığı tarihte tüm Türkiye'de okul öncesi eğitimdeki verilen yemekleri ücretsiz hâle getirdik. 2 milyonun üzerindeki okul öncesi eğitimi öğrencimiz her gün sıcak yemeklerini ücretsiz olarak yiyebiliyorlar. Sonra bir adım daha attık, geçen haftalarda açıkladık. 2023-2024 eğitim öğretim yılı itibarıyla valilikler ve valiliklerin oluşturmuş olduğu komisyonlar marifetiyle çok düşük miktarda alınan ücretleri tamamen kaldırıyoruz ve yönetmeliği de değiştirdik. Dolayısıyla Türkiye'nin neresinde olursa olsun, ister yarım gün okul öncesi eğitim hizmeti sunulsun ister tam gün eğitim hizmeti sunulsun, hiçbir ad altında ücret alınmayacak. Bir de dün açıkladım. Biliyorsunuz Türkiye artık ekonomik olarak da -özellikle OSB'lerde- sektörün kümelendiği yerlerde çok ciddi atılımlar içinde. Orada çalışan kadınlarımızın, erkeklerimizin, ailelerimizin oraya çalışmaya geldiği zaman güvenli bir şekilde OSB'lerin içinde de okul öncesi eğitim hizmeti verebilmek için tüm Türkiye'de 2023 yılının sonuna kadar her OSB'de en az bir tane olacak şekilde anaokulunu vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız.
Bugün itibarıyla 3 bin 500 köy yaşam merkezi hayata kazandırıldı
Özer, açıklamalarında köy yaşam merkezlerine de değinerek Kovid salgını nedeniyle tersine göçün başlamasıyla birlikte köylerde atıl duran binaların hızlı bir şekilde revize edildiğini bildirdi. Ardından bu yapıların oradaki çocukların ve köyde yaşayan vatandaşların hizmetine sunulduğunu belirten Özer, "Köy okulu değil, 'köy yaşam merkezi' çatısı altında yeni bir konseptle bu okulları hayata geçirmeye başladık. Buradaki köylerdeki çocuklarımızın eğitim almasıyla ilgili sınırlama, sınıf sayısı sınırlamasını ortadan kaldırdık. Dolayısıyla bir çocuğumuz bile olsa köyde, artık orada öğretmen görevlendirerek çocuklarımızın eğitim hizmeti almasının önünü açmış olduk. Aynı zamanda köy okullarına halk eğitimi merkezi kurduk. Halk eğitimi merkezi, bizim hayat boyu öğrenme kapsamında yetişkin vatandaşlarımıza, her ay 1 milyon vatandaşımıza eriştiğimiz, yaklaşık 5 bin farklı kursu vatandaşlarımıza sunabildiğimiz, bu ülkenin insan kaynağını sadece eğitim çağı nüfusunda değil, eğitimin dışındaki vatandaşlarımızın da sürekli kendilerini geliştirmeyle ilgili desteklediğimiz bir mekanizma. İşte bu mekanizmayı halk eğitimi merkezlerinde köy okullarıyla buluşturduk ve vatandaşlarımızdan inanılmaz rağbet oldu." ifadesini kullandı. Özer, bu sayede eğitim binası çatısı altında yetişkinlerle torunları ve çocukları buluşarak eğitim almaya başladığını, şu anda köylerde 300 bine yakın kadın ve erkeklerin tarım, hayvancılık, dikiş nakış gibi çok çeşitli kurslar aldığını, Türkiye'de bugün itibarıyla 3 bin 500 köy yaşam merkezinin hayata kazandırıldığını söyledi.
Türkiye'nin artık tüm antidemokratik uygulamalarını kaldırdığı gibi, erişim problemlerini de çözdüğünü vurgulayan Bakan Özer, son noktada Türkiye'nin eğitim alanında OECD ülkeleriyle rekabet edebilir duruma geldiğini kaydetti.
Deprem felaketinin ardından bölgedeki çalışmalara değinen Özer, Millî Eğitim Bakanlığı olarak o süreçte öncelikle barınma ve yemek problemlerini çözmek için odaklandıklarını aktardı.
Özer, şunları söyledi: Kaybettiğimiz tüm canlarımıza öncelikle Allah'tan rahmet diliyorum. Orada çadırların organizasyonları, gelen yardımların tasnifi ve dağıtılmasıyla ilgili tüm öğretmenlerimiz çok yoğun bir şekilde çalıştılar. Ben de Malatya'daydım. Kültür ve Turizm Bakanımızla birlikte yaklaşık 2 ay orada kaldık. Sadece Malatya'da kalmadık, diğer illerimize de geçtik. Onlara da yardımla ilgili destek olabileceğimiz her noktada destek olmaya çalıştık. Millî Eğitim Bakanlığı, günlük 2 milyon sıcak yemek verebilir ve 1.8 milyon ekmek üretebilir duruma geldi. Bu, çok kritik bir şey... Çadırlarla ilgili veya diğer kullanılacak malzemelerle ilgili ihtiyaçlar, hızlı bir şekilde meslek liselerinde, halk eğitimi merkezlerinde ve olgunlaşma enstitülerinde üretilip vatandaşlarımıza ulaştırılmaya çalışıldı. Bunları yaparken diğer taraftan eğitimi normalleştirmekle ilgili çok yoğun çaba sarf ettik çünkü herhangi bir olağanüstü koşulda eğitim sistemini normalleştiremeden ülkeyi normalleştirebilmeniz mümkün değildir. O yüzden 'Her yer ve her şartta eğitim!' mottosuyla öğrencilerimizi öğretmenleriyle buluşturmaya özen gösterdik. Ayrıca okulların bu ülkenin en güvenilir yapıları olduğunu gördük.
Deprem bölgesinde devamsızlık şartının kaldırıldığını anımsatan Bakan Özer, bölgede müfredata dayalı bir eğitimden ziyade çocukların ve oradaki hayatın hızlı bir şekilde normalleşmesini sağlamaya yoğunlaştıklarını dile getirdi.
Özer sözlerini şöyle sonlandırdı: 16 Haziran itibarıyla 2022-2023 eğitim öğretim yılını nihayetlendireceğiz. Ama deprem bölgesindeki çocuklarımızı yalnız bırakmayacağız. 1 Ağustos ve 1 Eylül tarihleri arasında bir aylık, deprem bölgesindeki öğrencilerimizin öğrenme kayıplarını telafi etmek için destekleme ve yetiştirme kursları açacağız. Aynısını 2023-2024 eğitim öğretim yılı başladığı zaman da tekrarlayacağız ama dersin içerisinde değil, ayrı bir şekilde yine destekleme yetiştirme kurslarıyla bu çocuklarımızın tüm öğrenme kayıplarını telafi edeceğiz.